şsizlik, Türkiye'nin en kritik sorunlarından biri. yalnız işin içine kadınlar girince işsizlik epey daha ağır 1 hal alıyor.
Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranları son aşama düşük. Erkeklerin yüzde 69.5'i, kadınların ise yalnızca yüzde 25.1'i işgücüne katılıyor.
16 milyar 966 1000 erkek iş gücüne katılırken, yalnızca 6 milyon 240 1000 kadın çalışıyor veya çalışmak istiyor. Yani kadınların işgücüne katılımı erkeklerin 3'te 1'i seviyesinde kalıyor.
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre, 2004 sonu itibariyle 5 milyon 652 1000 kadın çalışırken, 588 1000 kadın işsiz.
Kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 9.4 iken, erkeklerde işsizlik oranının yüzde on.7 olması kadın işsizliğinin daha düşük olduğu kanısı yaratıyor. yalnız bunun nedeni, kadınların işgücüne daha az katılması.
Eğitim seviyesi arttıkça, işsizlik de artıyor
Kadınlar açısından en epey dikkat çeken durum ise, eğitim seviyesi arttıkça kadınların işsizlik oranının keskin 1 biçimde artması.
Örneğin, okur - yazar olmayan bir milyon 46 1000 kadından yalnızca 53 bini işsiz, yani okuma yazma bilmeyen kadınlarda işsizlik oranı yüzde bir. Buna karşın, lise altı eğitim alan kadınlarda işsizlik oranı yüzde 5.8'e çıkıyor.
Lise mezunu erkeklerde işsizlik yüzde 12.2'yken, eşdeğer oran kadınlarda yüzde 25.3. Üniversite mezunu erkeklerin yalnızca yüzde 9.3'ü işsizken, üniversite mezunu kadınlarda işsizlik oranı yüzde 18.1'e ulaşıyor. Kadın emeği daha ziyade 'ucuz işgücü' bi şekilde tercih ediliyor.
Dikkat çeken 1 diğer gelişme ise, kadınların büyük 1 süratle işgücü piyasasına girmeleri. İşsiz erkekler arasında ilk defa iş arayanların oranı yüzde 19.9 olurken, işsiz kadınlar arasında ilk defa iş arayanların oranı yüzde 39.9. Bu veriler, kadınların giderek daha çok oranda çalışma hayatında yeraldığını ortaya koyuyor.
'Türkiye'de Kadın veri Ağı'
DİE'nin internet sitesindeki 'Türkiye'de Kadın veri Ağı' bölümünde, Türk kadınının geçtiğimiz yüzyılın ortalarından bugüne sosyal ve siyasal yaşamdaki kazanımlarına mekan verildi.
Buna göre, Türk kadınları ilk defa, 1843 tarihinde Tıbbiye Mektebi bünyesinde aldıkları ebelik eğitimi birlikte sosyal yaşamda yerlerini almaya başladı.
1847 yılında kız ve erkek çocuklara denk miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye'nin yayımlanmasının ardından 1856 yılında Osmanlı topraklarında kadınların köle ve cariye bi şekilde alınıp satılmaları yasaklandı.
1858 yılında yayımlanan 'Arazi Kanunnamesi'nde mirasın kız ve erkekler arasında denk bi şekilde paylaştırılacağı hükmü mekan alırken, kadınlar miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı. eşdeğer sene Kız Rüştiyeleri açıldı
Kadınlar ilk dergilerine 1869 yılında kavuştu. Kadınlar sebebiyle ilk devamlı yayın bi şekilde nitelenen haftalık 'Terakk-i Muhadderat' dergisi yayımlanmaya başlandı.
Kızların eğitimine ilk defa kanuni mecburiyet getiren 'Maarif-i Umumiye Nizamnamesi' ise 1869 yılında yayımlandı. Bundan 1 sene sonraları da kız muallim okulu 'Dar-ül Muallimat' açıldı.
Evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması ve zorla evlendirmelerin geçersiz sayılmasını düzenleyen Hukuk-ı Aile Kararnamesi 1871'de çıkarıldı. 1876'da ise ilk anayasa olan Kanun-i Esasi birlikte kız ve erkekler sebebiyle ilköğretim mecburi hale getirildi.
1897: İş hayatına atılan işçi kadınlar
Giderek sosyal yaşamda daha epey mekan almaya başlayan kadınlar, iş hayatına ilk bi şekilde 1897 yılında 'ücretli işçi' bi şekilde atıldı. Kadınların devlet memuru olmak içinse bu tarihten itibaren 16 sene beklemeleri gerekti.
Kadınlar ilk defa 1913 yılında devlet memuru bi şekilde çalışmaya başladı. Bunun ardından 1 sene sonraları kadınlar, tüccar ve esnaf bi şekilde da iş hayatına girişti.
Kızlar sebebiyle ilk yüksek öğretim kurumu, 1914 yılında 'İnas Darülfünunu' adı altında açıldı. Kadınlar bilim dünyasıyla ilk defa 1922 yılında tanıştı. Bu tarihte yedi cesur kız talebe, Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı.
1923: Türk Kadını siyasete atılıyor
Kadınlar politik hayatta da var olma mücadelesine ilk defa 1923 yılında başladı. Kadınlar ilk kadın partisi 'Kadınlar Halk Fırkası'nı, Nezihe Muhittin'in başkanlığında 1923 yılında kurmak istedi.
Ancak partinin kuruluşuna, kadınlara rey hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe müsade verilmediği sebebiyle parti girişimi dernekleşme birlikte sonuçlandı.
'29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla ile kadınların kamusal alana girmesini sağlayan kanuni ve yapısal reformlar hızlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun üç mart 1924'te çıkarılmasıyla bütün eğitim kurumları ulusal Eğitim Bakanlığı'na bağlanırken, kızlar da erkeklerle denk haklarla eğitim görmeye başladı.
Erkeğin çokeşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemelerin kaldırıldığı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı vemalları üzerinde tasarruf hakkı tanıyan Türk Medeni Kanunu, 17 şubat 1926'da kabul edildi.
1930: Kadınlara seçme ve seçilme hakkı
Kadınlara siyasetin kapısını aralayan Belediye Yasası, 1930 yılında çıkarıldı. böylelikle bundan sonra kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazandı.
Kadınların en kritik sorunlarından olan doğum izni, ilk defa 1930 yılında düzenlendi. Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü 1933 yılında kuruldu.
Kadınlara köylerde muhtar olma ve gereksinim meclisine seçilme hakları ise 1933 yılında Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak verildi. Kadınlara siyasetin kapısı 1934'te yapılan Anayasa değişikliği birlikte seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla bütün bi şekilde açıldı ve ilk kadın milletvekilleri TBMM'de yerlerini aldı.
1935: 17 kadın milletvekili Meclis'te
8 şubat 1935'te TBMM Beşinci sezon seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili, ilk defa Meclis'e girdi. 1936'da yürürlüğe giren İş Kanunu birlikte kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
Bir sene sonraları da kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması, ILO sözleşmesi birlikte yasaklandı.
1945: Doğum yardımı, yaşlılık sigortası
Kadınlara doğum yardımı ilk defa 1945 yılında 4772 sayılı kanun birlikte düzenlendi. Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler sebebiyle denk esaslara göre düzenlenmesi ise 1949 yılında çıkarılan kanun birlikte gerçekleşti.
1950 yılında ilk kadın belediye başkanı Müfide İlhan Mersin'den seçildi.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmesine 1952 yılında başlanırken, gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi mecburiyet halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen 'Nüfus Planlaması Hakkında Kanun' 1965 yılında çıkarıldı.
Eşit değerde iş sebebiyle kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan ILO sözleşmesi 1966 yılında onaylandı.
1971: İlk kadın bakan
İlk kadın bakan Türkan Akyol, 1971 yılında göreve atandı. kanuni değişiklikle, on haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine müsade verilirken, kürtaj sebebiyle evli kadınlara kocadan müsade alma koşulu getirildi.
Türkiye, Birleşmiş uluslar Kadınlara Karşı bütün Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni 1985 yılında imzaladı. kontrat 1 sene sonraları yürürlüğe girdi. 1985 yılında 'Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu, ilk defa 1 sektör bi şekilde mekan aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
İlk 'Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi', 1989 yılında İstanbul Üniversitesi'nde kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı 13'e ulaştı.
1989: İlk kadın kaymakam
1989 yılında kadınlara da kaymakamlık yolu açıldı. İçişleri Bakanlığı, kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159'uncu maddesi, Anayasa Mahkemesi'nce 1990 tarihinde iptal edildi.
Tecavüz mağdurunun yaşam kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438'inci maddesi, TBMM tarafından 1990 yılında yürürlükten kaldırıldı.
Yerel yönetimler özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başlarken, Türkiye'de ilk kadın sığınma evi, Bakırköy Belediyesi tarafından 1990 yılında açıldı.
1991: İlk kadın vali
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kadın vali Lale Aytaman, 1991 yılında Muğla'ya atandı. 1993'te İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. eşdeğer sene Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı.
1993: Başbakan koltuğunda ilk defa 1 kadın
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Başbakan koltuğuna ilk defa 1 kadın oturdu. Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller, 25 haziran 1993 tarihinde hükümeti kurdu.
Nüfusun yarısını oluşturan kadınların Meclis'teki temsil oranı ise yok denecek kadar az seviyede bulunuyor. Kadın milletvekili sayısı erkek milletvekillerinin yalnızca yüzde 4.2'sinde kalıyor.
1995: 'Mor Çatı' kapılarını kadınlara açtı
Açtığı kadın danışma merkezi birlikte şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren 'Mor Çatı' Kadın Sığınağı Vakfı, 1995 yılında kadın sığınağını açtı.
Bu arada, DİE'nin projeksiyonlarına göre, bu sene ortasında kadın nüfusunun 36 milyon 101 bini bulacağı, erkek nüfusunun ise 36 milyon 743 1000 şahıs olacağı tahmin ediliyor.
Bu sene sebebiyle kadınların doğuşta hayat beklentisi 71.üç sene bi şekilde hesaplanırken, 2030 yılında ortalama hayat beklentisinin 76 yıla çıkacağı öngörülüyor. Bu tarihte Türkiye'deki kadın sayısının erkek sayısının önüne geçmesi bekleniyor.
2030 yılında Türkiye'deki kadın sayısının 46 milyon 854 1000, erkek sayısının da 46 milyon 841 1000 olacağı tahmin ediliyor.
1997: Kocasının soyadı yanında kendi soyadı
Kadının evlendikten sonraları kocasının soyadını almakla ile, kendi soyadını da kullanabilmesi, 1997 yılında Medeni Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı.
Zorunlu esas eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran yasa, 1997 yılında yürürlüğe girdi. Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması sebebiyle lazım tedbirlerin alınmasını düzenleyen 'Ailenin Korunmasına değin Kanun', 1998'de yürürlüğe girdi.
İstatistiklerle kadının eğitim düzeyi
Türkiye'de 1975-2000 döneminde üniversite mezunu kadın sayısı 56 binlerden 910 bine kadar yükselirken, okuma yazma bilmeyen kadın sayısı, halen yüksek seviyede bulunuyor.
2000 yılı itibariyle Türkiye'de 25 yaşın üzerinde okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyon 625 bini buluyor. Bu rakam erkeklerde bir milyon 176 1000 kişide kalıyor.
Buna bedel, 1975-2000 döneminde kadınların eğitimde büyük uzaklık kaydettikleri de görülüyor. Nitekim sezon başında:
· bir milyon 920 1000 seviyesinde olan ilkokul mezunu kadınların sayısı 7 milyon 644 bine,
· 167 1000 olan ortaokul mezunu sayısı 896 bine,
· 199 1000 olan lise mezunu sayısı da bir milyon 539 bine çıktı.
· Üniversite mezunu kadın sayısı da 56 binlerden 910 bine kadar yükseldi.
Yıl 2000: Çalışma hayatında kadın
2000 yılı sayımında nüfusun 33.4 milyonluk bölümünü oluşturan kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 39.6 seviyesinde kalırken, 9.4 milyon kadın çalışıyor.
Buna bedel kadınlar işsizlik oranı açısından erkeklere göre daha şanslı görünüyor. Erkeklerde 2000 yılı sebebiyle yüzde 9.9 olan işsizlik oranı kadınlarda yüzde 7.iki seviyesinde kalıyor.
Tarım dışı kadın çalışanların oranı da hızla artıyor. 1997 yılındayüzde 17.7 olan bu oran 2003 yılına gelindiğinde yüzde 20.6'ya çıktı. bütün bunlara rağmen, kadın ve erkek çalışanların ücret dengesizliği ise sürek ediyor.